Geleneksel tarımın en önemli kaynaklarından biri olan yerel tohumlar ve bu tohumların takas mekanizması dünyanın her yerinde yüzyıllardır çiftçiler arasında, sosyal, çevresel ve önemli ekonomik çıktılar oluşturan değeri yadsınmaz bir çabadır. Yerel tohumun korunması, ürüne dönüşümü ve hep daha iyi şartlarda (sağlıklı ve verimli tohumların seçilerek) gelecek nesillere aktarılması biyoçeşitlilik ve topraklarımız kadar bizlerin sağlığı ve yerel kültürlerin korunması açısından da büyük önem taşıyor. Tohum takasında çiftçilerimiz, yerel yönetimler ve bilim insanlarının aynı amaç için buluşabilmesi doğru ve etkin uygulamaları da beraberinde getirecektir. Toprak Ana Platformu tohumun ve geleceğin sağlıklı hasatları için emek veren herkesle el ele olacaktır.

14 Ağustos 2011 Pazar

Can Yücel 'Tohum Bankası' Projesiyle Anıldı

(Doğan Haber Ajansı [2927770] Haber Yayın Tarihi : 13.08.2011 11:25)


Muğla'nın Datça İlçesi'nde Türk Edebiyatı'nın usta şairi Can Yücel, 12'inci ölüm yıldönümünde, vasiyeti olan 'Tohum Bankası' projesiyle anıldı.

Muğla'nın Datça İlçesi'nde Türk Edebiyatı'nın usta şairi Can Yücel, 12'inci ölüm yıldönümünde, vasiyeti olan 'Tohum Bankası' projesiyle anıldı. İlk etkinlik, hayatının son yıllarını geçirdiği Eski Datça Mahallesi'ndeki evinde yapıldı. Ailesinin 'Can Evi' adını verdiği, 'Can Yücel Müze Evi' ziyaretçi akınına uğrarken, Tohum Bankası'yla ilgili panel düzenlendi.

Datça İlçesi'nde usta şair Can Yücel ölümünün 12'inci yıldönümünde çeşitli etkinliklerle anıldı. Datça Belediyesi ve Edebiyatçılar Derneği'nin işbirliğinde düzenlenen 3'üncü Datça Edebiyat Günleri kapsamında, Can Yücel Kahvesi'nde gerçekleştirilen 'Bir Şair, Bir Can, Bir vasiyet; Tohumculuk' adlı panel, yüzlerce kişi tarafından büyük bir ilgiyle izlendi. CHP Muğla Milletvekili Tolga Çandar ve Datça Belediye Başkanı CHP'li Şener Tokcan da paneli izleyenler arasında yer aldı.

Doğal ve Kültürel Çevre için Yaşam Girişimi sözcüsü Tuncay Karaçorlu tarafından yönetilen 'Bir Şair, Bir Can, Bir Vasiyet; Tohumculuk' panelinde, Can Yücel'in kızı Güzel Yücel, Seferihisar Belediye Başkanı CHP'li Tunç Soyer ve Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Tayfun Özkaya birer konuşma yaptı.

YASA BÜYÜK TOHUM ŞİRKETLERİNİ KORUYOR

Prof. Dr. Tayfun Özkaya, Can Yücel'in, 'Tohum Bankası' fikrini yaklaşık 20 yıl önce ortaya attığına dikkat çekerek başladığı konuşmasında, "20 yıl önce ziraatçılar da, ben de yerel tohumculuğun bir gün önemli olacağını düşünmüyorduk. Bunu 20 yıl önce bir edebiyatçının görmüş olması, çok gurur vericidir" dedi. ABD'nin Irak Haberleri'>Irak'ı işgalinden sonra kanunlarını değiştirdiğini dile getiren Prof. Dr. Özkaya, "İşgal altındaki bir ülke için bu normal. Fakat ne yazık ki 2006 yılında TBMM, işgal altında olmayan bir ülkede tohumculuk kanunu yaptı. Mecliste direniş oldu ama AB yasaları içine konularak hızlı bir şekilde geçirildi. Tohumculuk Yasası, büyük tohum şirketlerinin çıkarlarını koruyor. Bu yasayla hiçbir şekilde üreticiler tohumlarını veya bunlardan ürettikleri fidelerini satamazlar. Biz bunu söylediğimiz zaman kimse inanmıyor. Çünkü bu kanunu henüz tam olarak uygulamıyorlar. Bazı örnekler var. Üretici yerel tohumdan fide üretiyor, bir görevli geliyor bunu makasla keserek öldürüyor. Fakat Yaygın bir şekilde bunu uygulamıyorlar. Eğer bu Yaygın olarak uygulanırsa, toplum birden bilinçlenecek, o nedenle yavaş yavaş yapıyorlar. Bu bir zulümdür. Köylüye yerel tohumu ve ondan yapılan fideyi sattırmıyorlar. Buna tepki göstermek gerekmez mi?" diye sordu.

TÜRKİYE'DE EKONOMİK İŞGAL VAR

Uluslararası tohum şirketleri ile ilaç firmalarının bir çoğunun aynı kişilere ait olduğunu ileri süren Prof. Dr. Özkaya, "Türkiye'de ekonomik işgal var. Yasaları çıkarıyorlar ve şirketlere hegemonya veriyorlar. Sana yasak getiriyorlar. Bu aslında liberalizme bile ters. Uluslararası tohum şirketleriyle ilaç şirketlerinin çoğu aynı. Onların tohumlarının, ilaçsız ve kimyasal gübresiz yetiştirilmesi mümkün değil. Yoğun bir şekilde ilaç kullanmanız gerekiyor. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, yerel tohumlar binlerce yıldır o bölgeye uyum gösterdikleri için ilaçsız ve kimyasal gübresiz yetiştirilebiliyor. Ekonomik işgale karşı ilk kurşun Torbalı'da, ikinci kurşun Seferihisar'da, üçüncü kurşun Bayramiç'te atıldı. Bunlar yetmez. Tohum Bankaları veya tohum ağları kurulması gerekiyor. ve bunlar birbirleriyle dayanışma içinde olmalıdırlar. Küresel ısınma nedeniyle bir süre sonra, şirket tohumları havlu atacaktır. Bunu göreceksiniz" dedi.

VASİYETİ GERÇEK OLUYOR

Güzel Yücel konuşmasında babası Can Yücel ile ilgili anılarını anlatırken, "tohum bankası' fikrinin nasıl ortaya çıktığından söz etti. Babasının hiçbir zaman çalışma odası olmadığını belirten Yücel, "Evde mutfakta yazardı. veya gelir kahvede ya da meyhanede yazardı. Kahvede köylüyle oturup sohbet ederdi. Tarımdan, politikadan, sanattan konuşurdu. Sonra topladıklarıyla şiirlerini yazardı. İthal tohum furyasında çiftçilerin yakınmasını dinlerdi. O ara bankalar hortumlanıyordu. Bankalar kapanıyordu. İşte o günlerde babam, "paranın bankası var da, tohum bankası niye yok? Bir tohum işine el atsak, bir tohum bankası kursak' diye bizimle dertleşti. Geç de olsa bu vasiyetinin gerçekleşmesi için ilk adımın atılması bizi mutlu ediyor" dedi.

TOHUM BANKASI SEFERİHİSAR'DA ŞUBE AÇACAK

Seferihisar Belediye Başkanı CHP'li Tunç Soyer ise konuşmasında, Türkiye'de yerel tohumların satışının yasaklandığını hatırlatarak, "Yerel tohum satışı yasaklanmış ama tohum takası yasaklanmamış. Biz de bir tohum takası yapmaya karar verdik. Ev ev dolaştık 100 yaşındaki nineler çeyiz sandıklarındaki tohumları getirdiler. Onları topladık, tasnif ettik. Ondan sonra sera oluşturduk. Tohumları çimlendirdik. Şu an 84 tür tohumumuz var, 21 bin fide ürettik. Bu tohumların kimyasal olmaksızın nasıl sağlıklı biçimde üretilebileceğini gösterdik" diye konuştu.

DÜNYA TOHUM TİCARETİ 10 ŞİRKETİN ELİNDE

Tohum piyasası inanılmaz bir tekel olduğuna değinen Başkan Soyer şunları söyledi:

"Dünya tohum ticaret piyasasının yüzde 57'sini sadece 10 şirket elinde tutuyor. Bu 10 şirket aynı zamanda, kimyasal üreticisidir. Büyük bölümü kanser ilacı üretmekte. Öylesine bir zincir kurulmuş ki, size tohumu veriyor, ondan sonra o tohum büyüsün diye kimyasal almak zorunda kalıyorsunuz. Kimyasal veriyorsunuz, bu kez kanser hastası oluyorsunuz. Yine gidip ondan kanser ilacı alıyorsunuz. Böylesine dramatik bir hegemonyada biz küçücük Seferihisar olarak, bu çemberi deldik. Şimdi büyük bir mutlulukla Can Baba'nın vasiyetini de yerine getirmiş olduğumuzu görüyoruz. Duyduk ki, burada bir tohum bankası kurulacakmış. Biz de Seferihisar olarak o tohum bankasının bir şubesini, "Can Yücel Tohum Bankası' olarak devam edeceğimizin müjdesini sizlere vermek istiyorum. "

MEZARDAKİ ŞARAP ŞİŞESİNE TEPKİ

Panelin ardından Can Yücel'in Datça'daki mezarı başında anma töreni düzenlendi. Aile fertlerinin mezarlığa gelmesi beklenirken kısa süreli bir gerginlik yaşandı. Kalabalığın içinde yer alan bazı kişilerin, Can Yücel'in mezarına şarap döküp boş şişelerini bırakmaları tepki topladı. Mezarın başında yer alan, 'Çiçek dışında hiç bir şey konulmaması rica olunur' yazısını hatırlatan vatandaşların uyarısı üzerine boş şişeler kaldırıldı. Aile fertlerinin gelmesinden sonra, usta şairin mezarı ziyaret edilerek anma etkinlikleri sonra erdi.

Tohum Gen Bankası

19.03.2010

Tohum Gen Bankası 2 Mart 2010’da açıldı. Birçok kişi rahat bir nefes aldı. Bizim için petrolden ve altından daha değerli olan tohumlarımızın artık koruma altına alındığını düşündü. Keşke biz de öyle düşünebilseydik. Ancak durum öyle değil. Dev tohum şirketleri şimdi bu tohumlarımıza daha rahat el koyabilecekler. Yöneticilerimizin niyetleri iyi olabilir, ancak dev şirketler için Anadolu’nun gen kaynakları yağmalanacak bir kaynaktır. Şüphesiz iyi yağmayabilmeleri için bunların yok olmasını da istemezler. Bu nedenle biyoçeşitlilik, dünya gen kaynakları gibi sözleri onlar da bol bol kullanırlar. Hatırlayalım, son iki-üç yıldır yaptıklarımız hep bu şirketlerin ekmeğine yağ sürüyor. Tohum kanununda yerel, köylü çeşitlerinin, köy populasyonlarının ticari olarak satışı engellendi. Ancak şirket çeşitleri satılabilir hale geldi. Köy çeşitlerimiz yasa dışı muamelesi görmekte. Arkasından Türkiye UPOV’a yani Uluslararası Yeni Bitki Çeşitlerini Koruma Birliği’ne üye oldu. UPOV sözleşmeleri çeşitleri korumaktan ziyade büyük bitki ıslahı ve biyoteknoloji firmalarının çıkarlarını korumaktadır. Böylece onların korsanlıklarını yasal olarak kabul etmemizin önü açıldı. UPOV’a göre ve Türkiye’nin kabul ettiği tohumculuk kanununa göre farklılık, birörneklilik ve durulmuşluk göstermeyen tohumluklar yani yerli çeşitler, köylü çeşitleri tohum kataloglarına girmemektedirler. Hâlbuki bir örnek olmayan, sürekli değişim gösteren yerel tohumlar için bu özellikler üstünlüktür. Ancak endüstri için bu özellikler kötüdür ve yerel çeşitlerin yeri sadece gen bankalarıdır. Burada çoğu zaman ölmeye bırakılırlar. Onlar için burası aslında morgdur. Bu tohumları kimse koruyamayacaktır. Bunlar biyokorsanlığa açıktır.

Kısacası bunların yağmalanması önlenemeyecektir. Ayrıca gen bankalarındaki çeşitler de yağmalanmaktadır. Küresel tohum firmalarının bunlardan yararlanarak bir çeşit geliştirdiğini kolayca ispatlanamayacak, ancak bunların geliştirilmek için yararlandıkları çeşitlerin ve tiplerin “temel olarak türev çeşitler” olduğu bu şirketler tarafından iddia edilebilecektir.

Son elli yılda FAO’ya göre dünyadaki tohum çeşitlerinin %75’i yok olmuştur. Büyük tohum şirketleri her ne kadar yerel tohumları dışlasalar da bunlardan ıslah amacıyla yararlanmak istemektedirler. Bu yüzden 1971 yılında Dünya Bankası ve FAO tarafından Rockefeller ve Ford Vakıflarının desteği ile kısa adı CGIAR (Consultative Group for International Agricultural Research) (Uluslar arası Tarım Araştırmaları Danışma Grubu) adlı bir kuruluş oluşturmuşlardır. CGIAR’ı destekleyen 58 kamu ve özel sektör kuruluşu ve çoğunluğu kuzey ülkelerinden 50 devlet vardır. CGIAR 16 uluslar arası tarımsal araştırma enstitüsünü desteklemektedir. Dünya Bankası, FAO ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) CGIAR’ı ortaklaşa finanse ederler. CIAR’ın başkanı Dünya Bankasının başkan yardımcısıdır. Türkiye’ye en yakın uluslar arası araştırma enstitüsü Halep’teki ICARDA’dır.

CGIAR’ın en önemli görevlerinden biri de bütün dünyadan genleri toplamak ve güya insanlık için saklamaktır. İsteyen kuruluşlar bunlardan örnekleri isteyebilmektedir. Toplanan genlerin %91’i Asya, Afrika ve Latin Amerika’dan sağlanmakla birlikte, bunların ancak %15’inden gelişmekte olan ülkeler yararlanmaktadır. Diğer yandan örneklerin %85’i kuzey ülkelerindeki araştırma enstitülerine veya doğrudan kuzey ülkelerine dağıtılır. ABD %25’i aşan oranda aldığı gen ile aslan payını almaktadır. Bu kaynaklar sonuç olarak büyük tohum şirketleri tarafından alınmakta ve kullanılmakta, daha sonra patentlenmektedir. (C. Fowler ve P. Money, The Threatened Gene: Food, Politics, and the Loss of Genetic Diversity, Cambridge: Lutterworth, 1990,s.189’dan aktaran Hungry Corporations. s.112)

CGIAR 300 ürüne ait 500 000 tohum vb. materyale sahiptir. Ancak bu kaynakların bir kısmının öldüğü de ileri sürülmektedir.

Türkiye’de bazı bürokratlar olayın esasını kavrayamamışlardır. Örneğin bir raporda Norveç’teki gen bankası Svalbord için şöyle yazılabilmiştir:

“Svalbord Yeraltı Tohum Bankasına Materyal Gönderilmesi: (başlangıç olarak az bir materyal gönderilebilir; hatta mümkünse Şubattaki açılıştan önce Menemen’den sembolik bir sayıda materyal gönderip ülkemizin ilklerden biri olmasının sağlanması prestij açısından önemli olabilir).”

Domates, biber, patlıcan gibi çokça tükettiğimiz ürünlerin Amerika kıtasından geldiğini biliyoruz. Eğer bu bitkilerin tohumları ülkemize gelmese idi, bu güzel ürünlerden mahrum kalacaktık. Tohumları için de kimseye bir bedel ödemedik. Anadolu başta buğday olmak üzere birçok ürünün geliştirildiği, tarım devrimine beşiklik etmiş bir coğrafyanın parçasıdır. On binlerce yıl dünya çiftçileri tohumlarını karşılıksız paylaştı. Bu nedenle “tohumlarımızın patentini alalım, parasını vermedikçe kimseye vermeyelim” demenin hiçbir anlamı yoktur. Bu mantık bizi de birçok üründen mahrum eder. Ancak şimdi bütün bu tohumlara şirketler el koymak istiyor. On bin yıl önce tarım devriminden başlayarak çiftçilerin geliştirdiği bütün bu tohumlara şimdilerde birkaç gen koyarak bunların patentini çıkarmaya çalışan yerli veya yabancı tohum şirketlerinin hırsızlığına biyo–korsanlık diyoruz. Hâlbuki “yaşam patentlenemez”. Bizim karşı olduğumuz; bütün dünya çiftçilerinin geliştirdiği bu tohumlara şirketlerin el koymasıdır.

Tohum şirketlerinin yerlisi, yabancısı çok fark etmez. Zaten yerli zannettiklerimizin de çoğu artık yabancı tohum şirketleri tarafından satın alındı. Bunların çoğunun amacı on bin yıldır çiftçilerin yarattığı biyoçeşitliliği yok edip, çiftçileri birkaç çeşide bağlayarak paraları cebe indirmek. Buğdayı örnek alalım. Çiftçilerin geliştirdiği kimi çeşit kılçıklı olduğu için domuzlar yiyemiyor, böylece korunuyor. Kimi çeşit ekmek yapmaya, kimisi bulgur yapmaya elverişli. Kimi köylerin çorak topraklarında yetişebilen özel buğday çeşitleri var. Bu biyoçeşitliliğe şirket tohumları nasıl rekabet edecek idi? “Yeşil devrim” denilen yıkımda, bunun çaresini çevreyi ve ürünleri kirleten tarım ilacı ile kimyasal gübrelerle uyuşan güya “modern” tohumlar ile buldular. Verim bazen daha yüksek oluyordu, ancak bu pahalı girdiler bir taraftan üreticiyi yoksullaştırırken, diğer taraftan ürünleri zehirli oluyor ve besin değerleri düşüyordu.

Tohum bankası temeli atılırken bir tarım bakanlığı yetkilisi ne söylemişti bakalım:

“Günümüz ıslah programları için önemli olan bitki genetik kaynakları bakımından, ülkemiz önemli bir potansiyel oluşturmakla beraber, ileriki nesillerin de bu kaynaklardan yararlanması için korunmaya alınmalıdır”

Gördüğünüz gibi amaç ıslah programlarına tohum sağlamak olarak açıklanmaktadır. Burada köylüye yer yoktur. Şirketlerin ıslah programları katılımcı değildir, çiftçiyi dışlar. Katılımcı ıslah; bilim insanları ve köylülerin en baştan itibaren tohum ıslahını beraber yaptıkları ve tohum üzerinde köylünün haklarının devam ettiği bir yaklaşımdır. Şüphesiz biyoçeşitlilikten yanadır. Bakanlığımız “katılımcı ıslahtan” habersizdir veya ilgilenmiyor. Diğer yandan, Türkiye Irak’ı işgal eden Amerikan kuvvetlerinin çıkarttığına çok benzer bir tohum yasasını çıkaran, yetmedi üstüne de büyük tohum şirketlerinin çıkarlarını garantileyen ve kısaltılmışı UPOV olan “Yeni Bitki Çeşitlerini Koruma Birliğine” girip anlaşma imzalayan bir ülkedir. Tohum yasamızda köylünün kendi tohumunu kullanmaması için ne gerekirse yapılmıştır. Köylünün kendi tohumunu satması ağır cezalarla karşılanan bir suçtur. Yeni yönetmeliklerle bu zulüm pekiştirilmeye çalışılmaktadır. Şimdi böyle bir ülke tohum bankası kurarsa bundan kim yararlanacaktır? Köylüler değil herhalde. Bu banka yabancı ve yerli tohum şirketlerinin milyar dolar koysa zorla yapacağı bir şeyi bakanlık eliyle gerçekleştirecektir. Kendi elimizle bu tohumları soyabilsinler diye toplayacağız, zaman zaman tarlalara ekip yenileyeceğiz ve onlar için bu masrafları yapacağız. Bedava bir derleme, araştırma ve geliştirme merkezi ve sistemi.


Dr. Melaku Worede Etiopyalı meşhur bir bitki genetikçisidir. Ülkesinde yürüttüğü, çiftçilerin ıslah çalışmalarında en öne konduğu (katılımcı ıslah) ve kendi tarlalarındaki biyoçeşitliliğin esas alındığı çalışmaları ile 1989’da Doğru Yaşam Ödülünü (alternatif Nobel ödülü) kazanmış idi. Seedling dergisinin 2009 Nisan sayısında (www.grain.org) kendisi ile yapılan konuşmayı bu konuyla ilgili herkesin okuması gerekli. Dr. Worede çiftçiyi ve tarlada, bahçede biyoçeşitliliği öne almayan bu gibi tohum bankalarının eninde sonunda büyük şirketlere hizmet etmekten başka bir şey yapamayacağını ortaya koymuştur.

Aslında biri Menemen’de biri de Ankara’da iki gen merkezimiz halen var. Bu kurulanın banka olduğu söyleniyor. İyi de, bu bankadan yararlanacaklar büyük ölçüde tohum şirketleri olacak. Tohumlarımızı saklamak –sonra da soydurmak- değil korumak ve yaşatmak gerekli. Koruma ve yaşatmaya kim karşı olabilir?

Binlerce köyümüzde köylünün yönetiminde, tohumların korunup, değişebileceği tohum bankaları kurulması çok yararlı olacaktır. Bunlar desteklense olmaz mı? Biyoçeşitliliğe en büyük tehdit oluşturan tohum yasasının da ülke, köylü ve tüketici çıkarları doğrultusunda değiştirilmesi zorunlu. Ancak bu koşullarda ve uluslar arası soyguna kapalı tohum gen bankaları yararlı bir işlev yapabilecekleridir.


Tohum bankasının bu şekilde kurulmasını uluslararası tohum şirketleri sahipleri ellerini ovuşturarak izliyorlardır sanırım.


Prof. Dr. Tayfun Özkaya



11 Mayıs 2007 Cuma

İspanya'dan Tohum Takası Deneyimleri

İspanya tohum takası ağı Red de Semillas’a bağlı Almaixera ve Ecollavors tohum takası ağlarından üç ziyaretçi tohum konulu bir çalışma için geçtiğimiz günlerde Istanbul’daydı. Buğday Derneği ve Hakan Kök’ün (Saklıköy) katkılarıyla 3 günlük ziyaret sürecinde tohum saklama ve paylaşımı, tohum ağı oluşturma ve ekolojik tarım konuları konusunda İspanya’daki uygulamalar, Levent Kartal ve Hilal Caber refakatinde, katılımcılara aktarıldı.

Almaixera tohum ağından Emili Duran Llobet tohum ağlarına ait bilgi bankaları oluşturulmasının tohum saklamak kadar gerekli ve önemli olduğunu vurgulayarak tohum takas ağlarının en önemli görevlerinden birinin de yerel-atalık tohumlar hakkında bir bilgi arşivi oluşturmak olduğunu vurguladı.

Ispanya’da her sene ulus çapında düzenlenen tohum takası buluşmalarında (meclisinde) çiftçiler tohum takası için toplanıyor ve bu toplantılarda çiftçilerin yetiştirdikleri tohumlara ait bilgileri de paylaşıyorlar. Böylece tohumların fiziksel olarak korunmasının yanısıra, bu tohumlara ve üretimlerine ilişkin bilgilerin genişletilmesi ve aktarımı da sağlanıyor. Takas ağlarına ekolojik ve geleneksel olmayan tohumlar kabul edilmiyor. Takas toplantılarında çiftçilerden tohumlarla ilgili bilgiler de toplanarak diğer çiftçilerle paylaşılmak üzere arşivleniyor.

Yapılan görüşmelerde öne çıkan başlıklar şöyle:

Tohumların farklı coğrafyalardan getirilmemesi, sadece yetiştiği ekosistemde takasının yapılması

Mevcut biyoçeşitliliğin zarar görmemesi açısından çok önemlidir. Geçmişte farklı ülkelerden gelen tohumlar üzyıllar süren adaptasyon süreleri sonrasında ekosisteme uyum sağlamışlardır.

Farklı ülkelerden ve coğrafyalardan tohum getirilmemesine dikkat edilmesi gerekir.

Ulusal ve uluslararası tohum ağları, kendi aralarında tohum takası yapmak için değil, bilginin paylaşımı amacı ile gelişmektedir.

Öncelik her çiftçinin kendi tohum bankasını oluşturması ve bu bilgi ağının ulusal düzeyde giderek büyümesidir.

Tohum takasında amaçlanan sadece tohumun değiş-tokuşu değildir. Tohumla ilgili bilginin, deneyimin, bilgeliğin de taraflar arası aktarımının gerçekleşmesi büyük önem taşır. Teknik ve fiziksel olduğu kadar, sosyal etkileşim de tohum takasının ana ögelerinden biridir.

Tohum takasına esas teşkil eden tohumluk seçimlerinde kabul edilmiş kriterlere uymak toplumsal bir sorumluluk gerektirir. Gözardı edilecek kurallar ve teknikler, sonraki hasat dönemlerinde önemli kayıplara sebep olur, sağlıklı bir biyoçeşitliliğe zarar verir.

Ekolojik tohum, ekolojik tarım kavramları hukuki olarak “sertifikalı” olmak durumundadır. Ancak bizler bunun tamamen güvene dayalı olması gerektiğini savunuyoruz. Ekolojik sertifikalı bir ürünün, özellikle GDO’lu bir dünyada temiz olduğuna dair kesin bir garanti yoktur.

Tohum takası mekanizmasında çalışan çiftçiler, tohum dışında, ürün vve hizmet takasını da geliştirirler; paranın kullanımından ve bir ihtiyaç olmasından uzaklaşırlar.

Tohumluklar hakkında:

- Bir biri ile tozlaşma potansiyeline sahip (ve bu şekilde tohum niteliğini bozabilecek) farklı türlerin aynı tarla veya komşu tarlalarda ekimi tavsiye edilmez.

- Çapraz tozlaşma potansiyeline sahip türlerin tozlaşma farklı metotlarla kontrol altında tutulur. Örneğin: hareketli alçak tünel, çiçek torbalama.

Tohumların saklanması:

- Tohumlar direkt güneş görmeyen alanlalarda, koyu renkli cam kavanozlarda saklanabilir.

- Isı 5 ˚C, rutubet % 3 – 5 olarak sabitleştirilmelidir (buzdolabında saklanması uygundur).

- Vakumlu ambalajlar dayanıklılık süresi açısından avantaj oluştursalar da, tohumun takas hareketliliği sebebiyle pratik olarak tavsiye edilmez.

- Kavanoz içine tülbent içinde iple bağlanarak sarkıtılacak silika jel granülleri ile rutubet uygunluğu takip edilebilir. Sarı uygun renk iken, mavileşme durumunda granüller değiştirilir.

Tohum bankası yapısı:
Yönetim ekibi

  • Tohum bankası veritabanı
  • Toplantılar; meclis toplantıları yılda 1 kez yapılır.
  • Tohumların bakımı (enfeksiyona karşı müdahaleler)
  • Takas mekanizmaları (takip ve sürdürülebilirlik açısından, bir tohum çeşidinin en az 3 çiftçi tarafından kullanımının sağlanması)
  • Bölgeler arası iletişim

Üye çiftçiler

  • Tohumluk hazırlık
  • Tohumların toplanması, saklanması ve bankaya verilmesi; takas

Tohum bankası tarafınan hazırlanan tohum formları:

- Karakteristik formları: Tohum hakkında teknik bilgi sağlar. İlgili tohumdan elde edilen ürünün kullanım şekilleri (salata, yemeklik, turşuluk, vb) tarif edilir.

- Çiftçi kayıt formu: Tohumu tedarik eden çiftçinin deneyimleri, tarıımsal işleme metotları, toprak özellikleri, sulama şekli, uygulamalar, vb hakkında bilgiler yer alır.

- İzleme formu: Tohumun gelişimi, bir sonraki hasat döneminde oluşan neticeler gibi gözlemler tohum meclisi tarafından harmanlanıyor.

Tohum bankaları ile sağlanan faydalar:

  • Kendine yetebilirlik
  • Organik ve yerel tohumların değerlendirilmesi
  • Köy ve şehirin her biri için tohumun öneminin farkındalığı
  • Okullarda öğrenci ve velilerle iletişim
  • Festival organizasyonları
  • Güvene dayalı bir sistemin oluşumu ve sürdürülebilirliği

Tohumlar konusunda tavsiye edilecek bir kitap: Seed to Seed: Seed Saving and Growing Techniques for Vegetable Gardeners (Paperback) by Suzanne Ashworth (Author), Kent Whealy (Author). Amazon.com’da mevcuttur.

Emili Duran Llobet kendi tohum ağlarına ait arşiv ile çiftçi ve tohum takası form örneklerini katılımcılarla paylaştı. Bu bilgileri yörelerinde benzer ağlar oluşturmak isteyen ve ilgilenenle paylaşacağız.

Ayrıca genetik mühendisliğinin tehlikeleri ve dünyadaki son durumunu anlatan bir belgesel olan “Life Running Out of Control-Hayat Denetimden Çıkıyor” adlı filmin bir kopyası toplantı organizasyonuna verildi. You-tube'da Bulgarca versiyon yer almaktadır. Filmde Vandana Shiva ve Andrew Kimbrell gibi genetik mühendisliğinin tehlikeleri ve biyoçeşitlilik konusunda aktivist kişilerin çarpıcı ropörtajları da yer alıyor. Filmde inek derili domuz, insan geni aktarılmış domuz genetiği değiştirilmiş hayvanların akıbetini ve birçok konuyu yakından göreceğiz. Film ingilizce. Ayrıca İspanyolca alt yazılı olarak izlenebiliyor. Emili Duran genetik mühendisliğinin tehlikeleri hakkında bir filmin daha tamamlanma aşamasında olduğunu ve bu filmin Türkçe alt yazıyla da yayınlanacağını da müjdeledi.

28 Şubat 2007 Çarşamba

Vehbi'den tohumlar dün geldi!

1 Domates-salçalık 20070223-Adatepebaşı-İnzule
2 Bamya-uzun 20070223-Adatepebaşı-İnzule
3 Fasülye-sırık 20070223-Adatepebaşı-İnzule
4 Barbunya
20070223-Adatepebaşı-İnzule
5 Börülce-sulanan cins 20070223-Adatepebaşı-İnzule
6 Hıyar
20070223-Adatepebaşı-İnzule
7 Biber-turşulukkızartmalıksarı 20070223-Adatepebaşı-İnzule
8 Patlıcan
20070223-Adatepebaşı-İnzule
9 Kabak-Yazkızartmalık 20070223-Adatepebaşı-İnzule
10 Karpuz-büyüyencins 20070223-Adatepebaşı-İnzule
11 SusakKabağı 200712-Üzümlü
12 Kabak-kışlık-tatlı 200712-Bahçedere-Apo
13 Biber-Acı-kırmızı 200712-Çamcı-SultanEbe
14 Börülce-çeşniye-susuz 20070224-Tuztaşı-Yeter
15 Mısır-patlatılan darı 20070224-Tuztaşı-Yeter
16 Kurusoğan tohumu (cücük) 20070226-Afyon Vehbi
17 Yaprak-kök yenen rezene2 cins 20070226-Afyon Vehbi
18 Yaprak tere 20070226-Afyon Vehbi
19 Sırık yeşil fasülye 20070226-Afyon Vehbi
20 Yemeklik pancar 20070226-Afyon Vehbi
21 Marul-paris island 20070226-Afyon Vehbi

15 Şubat 2007 Perşembe

Tohumlar toprakla buluşmaya başlayacak

Sevgili arkadaşlar biliyorsunuz Mart ayı yaklaşıyor. Yani tohumlar toprakla buluşmaya başlayacak.


Aylardır tohum yasası, GDO'lu tohum derken bizde bir şeyler yapalım dedik. Bahçelerimize ekeceğimiz temiz,güvenilir tohumu bulmak için araştırma yaparken bu arayışımızı genişletip minik bir tohum bankası ve takas merkezi oluşturmaya başladık. Arkadaşlardan gelen iki buzdolabını ve görece nem-ısı kontrollü bir minik depomuzu BANKA olarak faaliyete başlattık ::-)


İlk cam kavanozlarımızı etiketleyip yerleştirdik bile… Şimdi sizden isteğimiz çiftliğinizde, köyünüzde, çevrenizde, tanıdığınızdan temiz, üreticinin kendisi tarafından ayrılmış tohumlardan bize, “imece”ye yollamanız.


Tarım ilacı,ya da suni gübre kullanılmamış bitkilerden ayrıldığına dikkat ederek her tohum ambalajına cinsini ve bölgesini, mümkünse saklayanın iletişim bilgisini yazıp kargoya vermeniz. Eğer üretici iseniz ve tohum ihtiyacınızı da lütfen belirtin. Bu sevimli telaşımızı paylaştığınız için teşekkürler.


ismail yenigün
ismail@imeceevi.com
0552-4142363
0533-2168359
0286-7526043
www.imeceevi.com
Doğal Yaşam ve Ekolojik Çözümler Merkezi
İDA-Kazdağı